Logo
Çağ Üniversitesi
08.03.2025

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Nida Gül YILMAZEL tarafından

YAZARLAR:

OĞUZ DİLBAZ

NİSA YÜCEL

Dünya Kadınlar Günü’nün geçmişinin temeli işçi haklarına dayanmaktadır. Kadınlar, düşük hayat standartlarını, seçim hakkının olmayışını ve düşük ücretleri protesto etmek için greve gittiklerinde, polis işçilere saldırdı ve çıkan yangın sonucunda 129 kadın hayatını kaybetti. Ancak, 8 Mart hemen Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmadı. 8 Mart’ı uluslararası hale getirme fikrini ortaya atan ilk kadın Clara Zetkin oldu. 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Sosyalist Enternasyonal toplantısında Dünya Kadınlar Günü fikrini önerdi. Toplantıya katılan 17 ülkeden 100 kadın bu fikri kabul etti. İlk uluslararası etkinlikler, ABD’de 129 işçinin hayatını kaybettiği olaydan 54 yıl sonra gerçekleşti. Avusturya, Danimarka ve İsviçre’de anma etkinlikleri düzenlendi. 8 Mart, 1975’ten bu yana BM tarafından da Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir. Kadınlar bugün geçmişe kıyasla daha güçlü bir konuma evrilmişlerdir. Bu durum, devletlerin geliştirdiği politikalar ve çabalar sonucunda gözle görülür hâle gelmiştir. Kadın haklarının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin tarihsel arka planı, 8 Mart’ın anlamını ve dünya çapındaki önemini derinlemesine anlamamıza olanak tanımaktadır. Bu bağlamda, kadınların iş gücüne katılımı, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden şekillendirilmesi ve kapitalist sistemin kadın emeği üzerindeki etkileri, uluslararası politikada kadın hakları mücadelesinin temel dinamiklerini oluşturmaktadır. BM, kadın haklarını küresel düzeyde koruma ve geliştirme amacıyla çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. BM Kadın (UN Women), toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna dikkat çekmek ve kadınların güçlenmesini sağlamak amacıyla kurulan önemli bir kuruluş olarak öne çıkmaktadır. UN Women, düzenli olarak kadın hakları ve cinsiyet eşitsizliğine dair farkındalık yaratmaya çalışmaktadır. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularının kabul görmesinin ardında belli sebepler bulunmaktadır ve bu sorunların çözümü, esasen bu temel sebeplere yönelik çözümler üretmekten geçmektedir. UN Women tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda, bu temel sorunlara ve devletlerin rolüne dikkat çekilmektedir. Kadınların iş hayatında erkeklerle eşit seviyelere getirilmesi, şiddet karşısında yazılı yasaların etkin bir şekilde uygulanması ve kadınların karar alma süreçlerinde aktif bir şekilde yer alması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması açısından devletlerin kontrolünde geliştirilebilecek başlıca alanlardır. UN Women’ın faaliyetlerinin yanı sıra, kadın hakları konusunda uluslararası alanda pek çok önemli çalışma da bulunmaktadır. Bu çalışmalar arasında, kadınlara yönelik ayrımcılığı yasaklayarak devletlere yasal düzenlemeler yapma yükümlülüğü getiren Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) kapsamında 5. Hedef, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ve kadınların her alanda güçlendirilmesine dair belirli hedefler ortaya koymaktadır. Bu hedefler, kadınların eğitime erişimini, iş gücüne katılımını ve siyasi temsili gibi alanlarda ilerleme kaydedilmesini amaçlamaktadır.Uluslararası siyasetin en önemli aktörü devletlerdir ve toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarının hedeflediği başarıların elde edilmesi, devletlerin bu süreçlere katkı ve desteğiyle doğrudan ilişkilidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda önemli bir uluslararası anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilmiştir. Bu sözleşme, taraf devletlere kadınları korumak ve cinsiyet temelli şiddetle mücadele etmek için kapsamlı önlemler alma yükümlülüğü getirmektedir. Bölgesel ölçekte de kadın haklarının korunmasına yönelik önemli çalışmalar yapılmaktadır. Afrika’da Maputo Protokolü, Latin Amerika’da ise Belem do Para Sözleşmesi gibi bölgesel anlaşmalar, kadın hakları konusunda önemli bir yere sahiptir.Kadın haklarının korunmasına yönelik yapılan çalışmalarda, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını elde etmelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında kritik bir faktör olduğu anlaşılmaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası, kadınların ekonomik güçlendirilmesine yönelik önemli projelere sahiptir. Örneğin, Dünya Bankası’nın kadın girişimciliğini destekleyen fonları ve IMF’nin kadınların iş gücüne katılımını teşvik eden politikaları, küresel ekonomide kadınların daha güçlü bir konumda olmalarını hedeflemektedir. Kadınların finansal kaynaklara erişimini artırmak, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı desteklemek adına büyük bir öneme sahiptir. Kadın haklarının korunması ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yapılan uluslararası çalışmaların sonucunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Örneğin, kız çocuklarının eğitime erişimi küresel ölçekte artmış ve birçok ülkede zorunlu eğitim yaşları artırılarak kadınların eğitim seviyelerinin yükselmesi sağlanmıştır. Bir diğer örnek, kadınların iş gücüne katılım oranının artması ve birçok ülkede kadın istihdamına yönelik teşviklerin uygulanmasıdır. Ayrıca, kadınların siyasi ve ekonomik karar alma mekanizmalarındaki temsiliyeti de önemli ölçüde artmıştır.Bununla birlikte, küresel düzeyde hâlâ karşılaşılan zorluklar mevcuttur. Bu zorluklar, toplumsal ve kültürel normların kadın ayrımcılığını teşvik etmesi ve kadın haklarının korunmasına yönelik yasaların etkin bir şekilde uygulanamaması gibi engeller olarak tanımlanabilir. Kadın haklarını tam anlamıyla güvence altına almak için devletlerin politikalarını güçlendirmesi ve toplumların bilinçlenmesi gerekmektedir. Kadınların her alanda eşit fırsatlara sahip olduğu bir dünya inşa etmek, sürdürülebilir ve adil bir gelecek için elzemdir.

 

Günümüz dünyasında kapitalizm birçok alana etki etmiştir. Üretim araçlarının kontrolünü elinde bulunduran sermaye patronları, dünya sistemine doğrudan pozitif ve negatif etkilerde bulunmuşlardır. Bu etkiler, özellikle işçi grupları üzerinde çok fazla hissedilmektedir. Düşük hayat kalitesi, düşük ücret politikası ve işçi grubundan istenilen maksimum verimlilik, bu işleyen sistem çarkının en önemli parçalarından biridir. İşçi grubuna bindirilen bu ağır yük, gündelik yaşantılarına da etki etmektedir ve bunu kadınların perspektifinden inceleyebiliriz.

Kapitalizmin kadın emeğini nasıl metalaştırdığı ve görünmez hâle getirdiği, özellikle Girlbossve Süper Kadın anlatıları üzerinden net bir şekilde görülmektedir. Bu anlatılar, kadınların güçlenmesini teşvik ediyormuş gibi görünse de, aslında onların üzerindeki yükü artırarak iş ve özel yaşamda mükemmeliyet beklentisini dayatmaktadır. Kadınlar, iş dünyasında başarılı olmak için sürekli çaba göstermeye, evde ise geleneksel rollerini sürdürmeye zorlanırken, bu çifte yük onların hem fiziksel hem de zihinsel sağlığını olumsuz etkilemektedir. Kapitalizm, kadınların bireysel başarı hikâyelerini ön plana çıkararak yapısal eşitsizlikleri perdelemekte ve bu eşitsizliklerin değişmez olduğu algısını pekiştirmektedir. Bu noktada, feminizmin yalnızca bireysel başarılarla sınırlı olmadığı, aksine sistemin kökten eleştirilmesini gerektirdiği unutulmamalıdır. Gerçek dönüşüm, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden değerlendirilmesi, bakım emeğinin adil paylaşımı ve ekonomik sistemin daha eşitlikçi bir yapıya kavuşmasıyla mümkündür.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE KADIN HAKLARI

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren kadın hakları konusunda çalışmalar yapmış ve kadınların toplumsal yaşamlardaki yerini güçlendirmek için çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir.Kadın haklarındaki çalışmalardan bahsetmeye erken Cumhuriyet dönemi ve hukuki reformlardan başlayabiliriz. 1926 yılında yapılan Medeni Kanun ile kadınlara aile içinde eşit haklar tanınmış ve kadınlar boşanma, miras gibi konularda erkeklerle eşit hale getirilmiştir. Aynı şekilde 1930 belediye seçimleri ve 1934 genel seçimleriyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu gelişme ile Türk kadınları birçok Avrupa ülkesinden önce siyasi haklarını kazanmış ve bu alanda öncü ülkelerden biri olmuştur.

Diğer bir önemli konu ise kız çocuklarının eğitime kazanılmasıdır. Kız çocuklarının eğitimi konusunda 20. yüzyılın ortalarından itibaren büyük ilerlemeler sağlanmış ve üniversiteye erişim oranları artmıştır.

Günümüzde ise ülkemizde yaşanan tatsız gelişmeler kadın haklarının önemine ve korunmasına daha da dikkat çekmiştir. Kadın hareketleri ve STK’lar kadın haklarının gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemizde ciddi bir sorun olan kadına şiddet, güncel hayatımızda dikkat çekilmesi gereken en önemli konulardan biridir. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin hızla gelişme kaydetmesini görmek adına çalışmaların yapılması ve gerekli hukuki düzenlemelere destek olunmasının önemini burada bir kez daha altını çizmek isteriz. Cumhuriyet’in başlangıcından günümüze kadın hakları alanında büyük ilerlemeler kaydedilmiş olsa da toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda atılması gereken adımlar hala mevcuttur.

Dünya Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart’ta, kadınların bu hakları için verdiği mücadeleyi ve toplumsal eşitlik için yapılan çalışmaları hatırlatmak adına kutlanır. Türkiye’de de kadınlar, bugünde hem geçmişteki kazanımları kutlamakta hem de hala devam eden eşitlik mücadelesine dikkat çekmektedir. Kadınların güçlendirilmesi, toplumun her alanında eşit fırsatlar sunulması, daha adil bir dünyanın temellerini atmak için önemlidir.

Bu noktada, feminizmin yalnızca bireysel başarılarla sınırlı olmadığı, aksine sistemin kökten eleştirilmesini gerektirdiği unutulmamalıdır. Gerçek dönüşüm, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden değerlendirilmesi, bakım emeğinin adil paylaşımı ve ekonomik sistemin daha eşitlikçi bir yapıya kavuşmasıyla mümkündür. Kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi için uluslararası çabalar büyük bir önem taşımaktadır. BM, bölgesel anlaşmalar ve ekonomik kurumlar, kadınların güçlenmesi için önemli adımlar atmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti de tarihsel süreç içinde kadın haklarını güçlendirme yönünde çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir. Ancak, kadın haklarını tam anlamıyla güvence altına almak için devletlerin politikalarını güçlendirmesi ve toplumların bilinçlenmesi gerekmektedir. Kadınların her alanda eşit fırsatlara sahip olduğu bir dünya inşa etmek, sürdürülebilir ve adil bir gelecek için zorunludur.

 

 

Nida Gül YILMAZEL

YAZAR HAKKINDA